top of page

AB ve Türkiye’de SAP Projelerini Etkileyen Güncel Regülasyonlar: Neden Danışmanlık Hizmetleri Kaçınılmaz Hale Geldi?

AB ve Türkiye’de SAP Projelerini Etkileyen Güncel Regülasyonlar: Neden Danışmanlık Hizmetleri Kaçınılmaz Hale Geldi?
AB ve Türkiye’de SAP Projelerini Etkileyen Güncel Regülasyonlar: Neden Danışmanlık Hizmetleri Kaçınılmaz Hale Geldi?

Giriş: Kompleksleşen Regülasyon Ortamında SAP Projeleri

Günümüzde SAP projelerinin başarılı bir şekilde uygulanması, yalnızca teknolojik altyapı ve yazılım entegrasyonu meselesi olmaktan çıkmış, karmaşık yasal düzenlemelere uyum mücadelesine dönüşmüştür. Avrupa Birliği’nin yeni dijital regülasyonları ve Türkiye’nin e-dönüşüm mevzuatı, SAP FI, CO ve HR gibi modüllerde köklü değişiklikler ve ek gereksinimler doğurmaktadır . Dünya çapında kurumsal verilerin yaklaşık %70’inin SAP sistemlerinde depolandığı göz önünde bulundurulduğunda, regülasyonlara uyum artık bir tercih değil, kritik bir zorunluluktur . Özellikle GDPR gibi veri koruma düzenlemeleri ve Türkiye’deki dijital dönüşüm hedefleri, SAP projelerinin karmaşıklığını katlanarak artırmıştır. Bu gerçeklik, işletmelerin “neden her şeyi standart şekilde çalıştıramıyoruz?” sorusuna net bir cevap veriyor: Regülasyonların dinamik yapısı ve her ülkeye/sectöre özgü farklılaşan gereksinimler, standart tek tip SAP kurulumlarını imkânsız hale getiriyor. Sonuç olarak profesyonel SAP danışmanlık hizmetlerine olan ihtiyaç her zamankinden daha fazla hissediliyor.

AB’deki Regülasyonların SAP Projelerine Etkisi

Avrupa Birliği, son yıllarda dijital alanda yürürlüğe koyduğu kapsamlı regülasyonlarla SAP projelerinin çerçevesini önemli ölçüde değiştirdi. Bu bölümde GDPR, DSA, CSRD ve Yapay Zeka Yasası gibi başlıca AB düzenlemelerinin SAP üzerindeki etkileri incelenmektedir.

GDPR ve Veri Koruma Standartları

Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR), AB genelinde kişisel verilerin işlenmesi ve korunması konusunda son derece katı standartlar getirmiştir. Bu durum, SAP gibi büyük ERP sistemlerinin veri yönetimi altyapısını kökten gözden geçirmesini gerektirmiştir. Özellikle SAP HR/HCM modüllerinde çalışan verilerinin saklanması, işlenmesi ve silinmesi süreçleri GDPR’nin “unutulma hakkı” ve veri taşınabilirliği gibi prensiplerine uygun şekilde yeniden yapılandırılmak zorundadır . Örneğin, SAP SuccessFactors gibi İK çözümlerine GDPR uyumu için veri silme (purge), açık rıza yönetimi ve veri taşınabilirliği özellikleri entegre edilmiştir. Bu sayede çalışanlar, kişisel verilerinin silinmesini talep ettiğinde veya şirketten ayrıldığında, verilerinin güvenli şekilde silinmesi ve istendiğinde yapılandırılmış formatta teslim edilmesi mümkün hale gelmiştir. GDPR’nin ihlali durumunda cirosal %4’e varan ağır para cezaları riski, AB’deki firmaları SAP projelerini yürütürken uyum konusunda son derece titiz olmaya itmiştir. Sonuç olarak, AB’deki birçok şirket, GDPR gerekliliklerini karşılamak ve rekabet avantajını korumak için SAP sistemlerini güncellemek üzere yoğun danışmanlık desteğine başvurmaktadır.

Dijital Hizmetler Yasası (DSA) ve Platform Yükümlülükleri

Dijital Hizmetler Yasası (DSA), 2024 yılında AB genelinde yürürlüğe girerek dijital platformların sorumluluklarını artırmıştır. SAP özelinde, bu durum daha çok SAP’nin kendi ekosistemine yansımıştır: Örneğin SAP Community ve SAP Concur gibi platformlar DSA gereği periyodik şeffaflık raporları yayımlama, yasa dışı içerik ile mücadele ve içerik moderasyonu konusunda yeni yükümlülükler altına girdiler . DSA’nın ortaya koyduğu standartlar, SAP çözümlerini kullanan işletmeler için de emsal teşkil etmektedir. Özellikle kullanıcı içeriklerinin yönetildiği SAP tabanlı sistemlerde, DSA’ya uyumlu denetim ve raporlama mekanizmalarının kurulması gerekmiştir. Bu alanda danışmanlar, platformların yasal çerçeveye uygun şekilde yapılandırılması ve gerekli raporlama fonksiyonlarının geliştirilmesi konularında firmalara yol gösteriyor.

Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD)

CSRD (Corporate Sustainability Reporting Directive), büyük ölçekli işletmelere finansal olmayan sürdürülebilirlik raporlaması yükümlülüğü getiren önemli bir AB düzenlemesidir. 250’den fazla çalışanı veya 20 milyon Euro’dan fazla net varlığı olan şirketleri kapsayan CSRD, 2024 itibariyle kademeli olarak uygulamaya alınmıştır. SAP projeleri açısından, CO (Controlling) modülüne sürdürülebilirlik metriklerinin entegrasyonu en göze çarpan etkidir . Örneğin, SAP CO modülünde maliyet merkezleri bazında karbon ayak izi hesaplamaları ve ESG (Çevresel, Sosyal, Yönetişim) raporlaması

yapabilecek şekilde yeni veri alanları ve rapor formatları tanımlanması gerekmiştir . CSRD ile gelen bu zorunlu raporlama standartları, mevcut maliyet muhasebesi süreçlerinin yeniden tasarlanmasını zorunlu kılmaktadır. Birçok işletme 2024 yılından itibaren sürdürülebilirlik verilerini toplamaya başladığından, SAP sistemlerinin bu verileri toplayıp raporlayacak şekilde güncellenmesi kritik bir öncelik haline gelmiştir. Bu da sürdürülebilirlik danışmanlığı ve CO modülü konfigürasyonu alanlarında uzman desteğine olan talebi artırmaktadır.

AB Yapay Zeka Yasası ve SAP’de Yapay Zeka Uygulamaları

AB Yapay Zekâ Yasası, 2024 yılında AB Parlamentosu tarafından kabul edilen ve dünyada bir ilk olan kapsamlı bir yapay zekâ regülasyonudur . Bu yasa, yapay zekâ sistemlerini kullanıma göre risk seviyelerine ayırarak, özellikle yüksek riskli yapay zekâ uygulamalarına sıkı denetimler getirmektedir. SAP ekosisteminde, makine öğrenimi ve yapay zekâ kullanan modüller (örneğin öngörüsel analitik araçlar, akıllı asistanlar veya otomatik karar destek sistemleri) bu yasanın kapsamına girebilir. Yapay Zekâ Yasası, SAP sistemlerinde kullanılan AI tabanlı çözümler için risk değerlendirmesi, şeffaflık ve insan kontrolü gibi kriterlerin sağlanmasını zorunlu kılmıştır . Örneğin, SAP’nin AI özelliklerini barındıran S/4HANA modüllerinde veya SAP AI Business Services entegrasyonlarında, algoritmaların önyargısız ve açıklanabilir olması, kritik kararların insan tarafından denetlenmesi gibi gereklilikler ortaya çıkmıştır. Bu düzenlemeye uyum, teknik olarak karmaşık bir süreç olduğundan, SAP projeleri çerçevesinde yapay zekâ uygulamalarının gözden geçirilmesi ve gerekirse yeniden yapılandırılması için uzman danışmanlık ihtiyacı doğmuştur. Özellikle AI araçlarının etik ve yasal uygunluk değerlendirmeleri, SAP danışmanlarının yeni odak alanlarından biri haline gelmektedir.

Türkiye’deki Regülasyonların SAP Uygulamalarına Etkisi

Türkiye’nin dijital dönüşüm süreci ve yasal düzenlemeleri de SAP projelerinde derin etkiler yaratmaktadır. Özellikle e-belge uygulamaları, kamu mali yönetimi kanunları ve kişisel verilerin korunması yasası gibi düzenlemeler, SAP sistemlerinin yerelleştirilmesi ve uyarlanmasını gerektirmektedir.

E-Dönüşüm Mevzuatı: e-Fatura, e-Arşiv ve Finansal Uyum

Türkiye, son yıllarda e-dönüşüm alanında kapsamlı adımlar atmıştır. Özellikle e-Fatura ve e-Arşiv Fatura uygulamaları, şirketlerin SAP FI (Financial Accounting) modüllerinde önemli değişiklikler yapmasını gerektirmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 12 Kasım 2024 tarihli tebliğiyle, e-arşiv fatura düzenleme sınırı 2025 başından itibaren 5.000 TL’den 3.000 TL’ye düşürülmüş ve 2026 itibarıyla bu tutar tamamen kaldırılmıştır . Bu değişiklik, 2026’dan itibaren tutardan bağımsız olarak tüm faturaların e-arşiv fatura şeklinde düzenlenmesi anlamına gelmektedir . Sonuç olarak, SAP FI modüllerinin bu yeni eşiklere ve kapsam genişlemesine uygun şekilde yapılandırılması şart olmuştur. Birçok işletme muhasebe süreçlerini bu doğrultuda yeniden ele almak, SAP sistemlerinde e-fatura entegrasyonlarını güncellemek zorunda kalmıştır. Ayrıca, Vergi Usul Kanunu (VUK) ve uluslararası finansal raporlama standartlarının (IFRS) birlikte uygulanması ihtiyacı, özellikle çok uluslu şirketler için SAP finansal modüllerinde çift muhasebe sistemlerinin kurulmasını gerektirmektedir . Bu karmaşık uyarlamalar, şirketlerin hem yerel mevzuata hem de uluslararası standartlara aynı anda uyum sağlamasını amaçlar. Türkiye’nin vergi ve e-belge alanındaki sık değişen regülasyon ortamı, SAP projelerinde yerelleştirme uzmanlığı ve sürekli danışmanlık desteğini adeta zorunlu hale getirmektedir.

5018 Sayılı Kanun ve Kamu Sektöründeki SAP Projeleri

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, kamu idarelerinin mali süreçlerine yön veren temel yasadır ve kamu kurumlarındaki SAP projelerinde özel gereksinimler doğurur. Bu kanun, stratejik planlama, performans esaslı bütçeleme, hesap verebilirlik ve mali saydamlık gibi ilkeleri içerir. Dolayısıyla kamu kurumlarında kurulan SAP sistemlerinin, 5018 sayılı Kanun’un öngördüğü bu ilkelere uygun şekilde yapılandırılması gerekir . Örneğin, bir kamu kurumunda SAP CO ve Funds Management modüllerinin, stratejik plan hedefleri ve performans göstergeleriyle entegre biçimde çalışması gerekebilir. Harcama süreçlerinin şeffaf raporlanması ve izlenebilir olması için ek kontrol noktaları ve raporlama araçları SAP üzerinde geliştirilir. Kamu projelerinde ayrıca bağımsız denetim ve Sayıştay incelemelerine hazır olacak şekilde iz kayıtları (audit trail) ve iç kontrol mekanizmaları tasarlanmalıdır. Tüm bu gereklilikler, kamu sektörü SAP projelerini özel ve daha karmaşık kılmakta; bu alanda deneyimli danışmanların desteğini kritik hale getirmektedir. 5018 kapsamındaki ilkelere uygun SAP konfigürasyonu yapabilmek, çoğu kurum içi ekibin tek başına başa çıkamayacağı ölçüde özelleştirme ve bilgi birikimi gerektirir. Bu nedenle, kamuya özgü SAP danışmanlığı hizmetlerine talep

giderek artmaktadır.

KVKK ve Siber Güvenlik Yükümlülükleri

Türkiye’nin KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu), GDPR’ye paralel şekilde işletmelere kişisel verilerin korunması hususunda ciddi yükümlülükler getirmiştir. KVKK uyumluluğu, SAP sistemlerinde özellikle HR (İK) ve CRM gibi kişisel veri barındıran modüllerde ek önlemler alınmasını gerektirir. Örneğin, çalışan ve müşteri verilerinin saklama süreleri, maskeleme/anonimleştirme ihtiyaçları SAP modüllerinde politika olarak uygulanmalıdır. Ayrıca Türkiye’de son yıllarda çıkarılan siber güvenlik düzenlemeleri, büyük ölçekli şirketler için kritik sistemlerde yıllık penetrasyon (sızma) testlerini zorunlu hale getirmiştir . SAP sistemleri de bu kapsamda değerlendirildiğinden, her yıl düzenli güvenlik testlerinin yapılması, açıkların kapatılması ve sonuçların raporlanması gerekmektedir. KVKK ihlallerinin ve siber güvenlik zafiyetlerinin ağır idari yaptırımlara tabi olması, SAP projelerinde güvenlik mimarisi ve erişim kontrolleri konularını en ön plana taşımıştır. Özellikle kişisel verilerin işlendiği SAP modüllerinde, güvenlik açıklarının sürekli izlenmesi ve saldırı tespit sistemleriyle entegre çalışılması artık bir gerekliliktir . Bu alanda uzmanlaşmış SAP güvenlik danışmanları; yetki matrisi tasarımı, şifreleme ve maskeleme çözümleri, log yönetimi ve sızma testleri gibi konularda şirketlere yol göstermektedir. Sonuç olarak, Türkiye’de hem KVKK’ya tam uyumlu hem de siber tehditlere karşı dirençli SAP sistemleri kurmak, yoğun bir danışmanlık ve sürekli iyileştirme çabasını zorunlu kılmaktadır.

Türkiye’nin dijital dönüşüm stratejileri de SAP projelerini şekillendiriyor. Örneğin, 2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, küresel ticareti desteklemek amacıyla GDPR uyumluluğunu vurgulamış; özellikle sağlık verilerinin anonimleştirilerek ikincil kullanımı için altyapı oluşturulması gibi hedefler ortaya koymuştur. Bu tür ulusal stratejik yönelimler, SAP sistemlerinde yeni veri yönetimi ve entegrasyon gereksinimleri doğurarak, proje ekiplerinin sürekli güncel kalmasını gerektiriyor.

SAP Projelerinde Karşılaşılan Teknik ve Yönetsel Zorluklar

SAP implementasyonları, yalnızca yasal düzenlemeler değil, aynı zamanda kurumsal dinamikler ve proje yönetimi açısından da çeşitli zorluklar barındırır. Hem Avrupa’da hem Türkiye’de edinilen deneyimler, aşağıdaki temel sorun başlıklarının sıkça öne çıktığını göstermektedir:

  • Kullanıcı Direnci: ERP sistemlerinin devreye alınmasında en yaygın sorunlardan biri,

    kullanıcıların değişime direnç göstermesidir. Çalışanlar alışık oldukları eski sistem ve iş yapış biçimlerinden vazgeçmekte zorlanabilir; yeni SAP arayüz ve süreçlerine uyum sağlama sürecinde isteksizlik veya endişe yaşayabilirler. Bu direnç, projelerin zaman planını ve başarısını olumsuz etkileyerek gecikmelere ve kullanım sorunlarına yol açabilir . Özellikle kamu kurumlarında, farklı birimlerin tek bir entegre SAP sistemine geçişine karşı yoğun direnç görülebilmektedir.

  • Proje Planlaması ve Zaman Yönetimi: SAP projelerinin kapsamı ve süresi doğru planlanmadığında, bütçe aşımı ve gecikme riski çok yüksektir. Örneğin, kapsamın yanlış belirlenmesi veya gereğinden iyimser süre tahminleri, projeyi zora sokar. Türkiye’de yaşanan bir örnekte, 20 kişilik bir ekibin 14 ay boyunca çalıştığı bir SAP projesinde planlama eksiklikleri nedeniyle hedeflenen sürede tamamlanamama sorunu yaşanmıştır . Uygulama takvimlerinin uzaması ve proje yönetimi yetersizlikleri, SAP projelerinin başarısını gölgeleyen faktörlerdir.

  • Sistem Entegrasyonu ve Uyum Sorunları: SAP, modüler yapıda bir ERP sistemi olduğundan, farklı modüllerin (finans, lojistik, insan kaynakları vb.) ve varsa SAP dışı sistemlerin birbiriyle entegrasyonu büyük önem taşır. Uygulamada, eski sistemler ile SAP arasında veri entegrasyonu sıkıntıları veya modüllerin ortak bir veri tabanında sorunsuz çalışmasını engelleyen yapısal problemler ortaya çıkabilir . İş ihtiyaçlarına göre SAP’nin standardının dışında geliştirme yapılması gerekirse (özelleştirmeler), bu da ekstra karmaşıklık getirir. Entegrasyon hataları ve veri tutarsızlıkları, sistemin verimliliğini düşürerek ek düzeltme çalışmaları ve dolayısıyla ek danışmanlık ihtiyacı doğurabilir.

  • Personel Değişimi ve Yetersiz Eğitim: SAP projeleri genelde uzun soluklu olduğu için, proje sırasında kurum içi ekiplerde personel değişimleri yaşanabilir. Bir kilit kullanıcının veya teknik uzmanın proje ortasında kurumdan ayrılması, bilgi kaybına yol açarak uygulamayı aksatabilir. Ayrıca, başlangıçta sağlanan eğitimlerin yetersiz kalması durumunda, canlı kullanıma geçildiğinde kullanıcılar sistemi verimli kullanamayabilir. Bu da beklenen faydanın alınamamasına sebep olur . Proje sonrasında da eğitim eksiklikleri devam ederse, sistem kullanım oranı düşebilir ve manüel işlemlere geri dönüş riski doğar.

  • Yasal Uyumluluk Yükü: Daha önce bahsedilen GDPR, KVKK, 5018 sayılı Kanun gibi regülasyonlar, SAP projelerinin “standart” bir yazılım projesi olarak yürütülmesini engelleyen ek katmanlar ekler. AB’de veri koruma kuralları, Türkiye’de stratejik planlama ve hesap verebilirlik şartları derken, proje ekipleri teknik işlerin yanı sıra uyum dokümantasyonuyla da uğraşmak zorunda kalır . Bu da projelere ciddi bir iş yükü ve karmaşıklık getirir. Regülasyon kaynaklı ek geliştirmeler (örneğin KVKK için veri maskeleme, GDPR için onay formları vb.), proje zaman çizelgesini uzatabilir ve kurum içinde uzmanlık eksikliği yüzünden zorluklara yol açar. Yukarıdaki zorluklar, çeşitli araştırmalarla da ortaya konmuştur. Örneğin, 2025 yılında yayınlanan bir çalışmaya göre SAP S/4HANA dönüşümlerinin %60’ından fazlası başlangıçta planlanan süre veya bütçeden ciddi sapmalar göstermektedir . Bu bulgu, hemen her SAP projesinin belirli ölçekte risk barındırdığını ve dışarıdan uzman desteğinin bu riskleri azaltmada kritik rol oynadığını göstermektedir.

Danışmanlık Hizmetlerinin SAP Projelerindeki Rolü ve Katkıları

SAP projelerinin yukarıda sıralanan zorluklarını aşmak ve sistemi hem teknik hem de yönetsel açıdan başarıya ulaştırmak, çoğu zaman uzman danışmanlık firmalarının desteğiyle mümkün olabilmektedir. SAP danışmanları ve entegre hizmet sunan firmalar, projelerin başlangıcından canlı kullanıma ve bakım dönemine kadar birçok alanda katma değer sağlar. Danışmanlık hizmetlerinin kritik katkıları şu başlıklarda özetlenebilir:

  • Teknik Yapılandırma ve Süreç Yeniden Tasarımı: Danışmanlar, SAP projelerinde kurumun ihtiyaçlarına en uygun teknik çözümün tasarlanmasında kilit rol oynarlar. Sistem mimarisinin kurulumu, modüllerin doğru konfigürasyonu ve yerel yasalara uygun lokalizasyon ayarlarının yapılması danışmanların uzmanlığı sayesinde hızlanır. Örneğin, GDPR’nin getirdiği veri saklama/ silme kurallarına uygun bir veri yönetim stratejisi SAP üzerinde kurgulanırken, danışmanlar global en iyi uygulamaları ve önceki deneyimleri kullanarak şirket için en doğru yaklaşımı belirler. İş süreçlerinin SAP standartlarına uygun şekilde yeniden modellenmesi (process re-engineering) ve gerektiğinde özel geliştirmelerin yapılması, danışman ekiplerinin teknik uzmanlığı sayesinde gerçekleşir . Bu sayede, kurum içi ekibin belki de ilk kez karşılaştığı karmaşık problemler, daha önce benzer projelerde tecrübe kazanmış danışmanların rehberliğiyle aşılır.

  • Değişim Yönetimi ve Eğitim: Kullanıcı direncini kırmada ve yeni sistemi benimsetmede değişim yönetimi uygulamaları kritik önemdedir. Danışmanlık firmaları, büyük ERP dönüşümlerinde çalışanların adaptasyonunu sağlamak için kapsamlı eğitim programları, atölye çalışmaları ve iletişim planları hazırlar . Örneğin, tüm kullanıcılara sistemin faydalarını aktarmak, endişelerini gidermek ve yeni rollere hazırlamak için değişim yönetimi uzmanları sürece dahil olur. Ayrıca “süper kullanıcı” denen kilit personelin yetiştirilmesi, proje sonrası iç destek mekanizması kurulması da danışmanların desteğiyle mümkün olur. Eğitimlerin sürekliliği ve sistem canlıya geçtikten sonraki ilk aylarda yakın destek sağlanması, kullanıcı hatalarını en aza indirerek projenin başarısını garantiler. İyi yönetilen bir değişim ve eğitim süreci sayesinde, SAP sisteminin verimli kullanımı ve çalışan memnuniyeti artırılabilir.

  • Proje Yönetimi ve Süreç İzleme: SAP projeleri, birçok iş biriminin ve teknik ekibin dahil olduğu, aylarca sürebilen karmaşık çalışmalardır. Deneyimli danışmanlar, proje yönetim ofisi (PMO) kurarak veya doğrudan proje yöneticisi pozisyonunda görev alarak, takvimin ve bütçenin kontrol altında tutulmasını sağlarlar. Metodolojik yaklaşımlar (ASAP, Activate gibi SAP’ye özgü metodolojiler) kullanarak proje planını oluşturur, kilometre taşlarını ve sorumluları netleştirirler. Düzenli durum raporlamaları ve risk değerlendirmeleri ile üst yönetimi bilgilendirir, olası gecikmeleri veya sapmaları erken aşamada tespit ederek önlem alınmasına yardımcı olurlar. Türkiye’deki projelerde sık görülen planlama ve süre yönetimi sorunları düşünüldüğünde, dış uzmanların rehberliği şirketler için kritik bir güvence mekanizması sunar. Başarılı bir proje yönetimi desteği sayesinde, SAP uygulamasının belirlenen bütçe ve zaman aralığında tamamlanma olasılığı yükselir.

  • Regülasyon Uyumu ve Risk Yönetimi: Danışmanlık hizmetlerinin en değerli yanlarından biri de sürekli değişen yasal gereksinimlere karşı şirketi güncel tutabilmeleridir. Hem AB’de hem Türkiye’de mevzuatın dinamik yapısı, SAP sistemlerinin de sürekli adapte olmasını gerektiriyor. Bu noktada regülasyon danışmanlığı konusunda uzman SAP danışmanları, yeni bir tebliğ, yasa veya direktif çıktığında bunun SAP üzerindeki etkilerini analiz edip gerekli aksiyon planlarını sunarlar . Örneğin, CSRD gibi yeni bir raporlama standardı yürürlüğe girdiğinde, danışmanlar şirketin CO modülünde hangi alanların güncellenmesi, hangi verilerin toplanmaya başlaması gerektiğini belirleyip uygulamayı yapabilir. Benzer şekilde KVKK veya GDPR ile ilgili gelişmeler yakından takip edilerek, sistemde alınacak ek önlemler (örn. veri erişim loglarının tutulması, ek maskeleme özellikleri) proaktif şekilde hayata geçirilir. Risk yönetimi açısından, danışmanlar proje başlangıcında riskleri tanımlayıp azaltma stratejileri geliştirir; uygulama sonrasında da sistemin denetimlerinde veya uyum kontrollerinde şirketin yanında olarak olası cezalara karşı güvence sağlar. Tüm bunlar, danışmanlık yatırımlarının uzun vadede şirketi çok daha büyük maliyetlerden koruduğunu ortaya koymaktadır.

Sonuç itibarıyla, danışmanlık firmaları SAP projelerinin her aşamasında çok boyutlu bir destek sunar: teknik uzmanlık, süreç deneyimi, eğitim ve değişim yönetimi becerileri ve mevzuat bilgisi ile şirketlerin tek seferde doğru bir kurulum yapmasına yardımcı olurlar. Nitekim piyasa verileri de bu eğilimi doğrular nitelikte: 2025 yılı itibarıyla dijital dönüşüm danışmanlığı pazarının küresel büyüklüğünün 560 milyar doları aşması beklenmektedir . Bu büyüme, işletmelerin karmaşıklaşan ortamda ne denli yoğun bir şekilde danışmanlık desteğine başvurduğunun bir göstergesidir.

Kamu Sektörü ve KOBİ’lerdeki Özgün Zorluklar

SAP projelerinin her sektörde kendine has zorlukları olsa da, özellikle kamu sektörü ve küçük/orta ölçekli işletmeler (KOBİ) cephesinde dikkat çekici farklılıklar görülmektedir. Bu alanlarda, yukarıda değinilen genel güçlüklerin yanı sıra özgün ihtiyaçlar ve kısıtlar, SAP projelerinin gidişatını etkilemektedir.

Kamu Sektörü: Kamu kurumları, mevzuata uyum ve bürokratik süreçler açısından daha katı bir ortama sahiptir. 5018 sayılı Kanun’un getirdiği hesap verebilirlik ve şeffaflık gereksinimleri, bir bakanlık veya belediye gibi kurumlarda SAP projelerini özel olarak karmaşık hale getirir . Ayrıca, kamu ihalelerine tabi süreçler nedeniyle proje planlamasında esneklik az olabilir ve belirli takvimlere uyma zorunluluğu vardır. Kamu projelerinde çoğunlukla yerli dil desteği, kamusal raporlama formatları ve merkezi hükümet sistemleriyle entegrasyon (örneğin Muhasebat sistemleri, EBYS entegrasyonları) gibi ek ihtiyaçlar çıkar. Kurum çalışanlarının genellikle uzun yıllardır aynı süreçleri takip ediyor olması, değişime direnç seviyesini yükseltebilir. Tüm bu nedenlerle, kamu alanında kamuyu tanıyan SAP danışmanlarına ihtiyaç duyulur. Bu danışmanlar, hem teknik uzmanlık hem de kamudaki işleyişe aşinalık sayesinde proje boyunca köprü görevi görür ve olası iletişim kopukluklarını önler. Türkiye’de son dönemde, kamu kurumlarının dijital dönüşüm projelerinde deneyimli danışmanlara daha fazla önem verdiği ve ihale süreçlerinde bunu bir kriter olarak değerlendirdiği gözlemlenmektedir.

KOBİ’ler: Küçük ve orta ölçekli işletmeler için ERP projeleri, büyük kurumlara kıyasla farklı zorluklar içerir. KOBİ’lerin en temel kısıtı çoğu zaman bütçesel imkanlarının sınırlı oluşudur. Büyük ölçekli bir SAP projesinin lisans, altyapı ve danışmanlık maliyetleri KOBİ’ler için yüksek görünebildiğinden, projeyi daha küçük kapsamlarla veya kısıtlı kaynaklarla yürütmek durumunda kalabilirler. Teknik uzmanlık eksikliği de bir diğer sorundur – KOBİ’lerde genellikle geniş bir BT ekibi veya ERP deneyimi olan personel bulunmayabilir. Bu durumda, dışarıdan danışmanlar hem sistemi kurup devreye alır hem de iç ekibi yetiştirir rolündedir. KOBİ çalışanları, iş yüklerinin yanında proje görevlerini de yürüttüklerinden, değişime zaman ayırmakta zorlanabilir ve adaptasyon sorunları yaşayabilir. Kullanıcı direnci KOBİ’lerde de görülmekle birlikte, genellikle şirketin üst yönetimiyle çalışanlar arasındaki yakın iletişim sayesinde doğru yaklaşımla bu direnç daha kolay aşılabilir. Devlet de KOBİ’lerin dijital dönüşümünü teşvik etmek üzere destek programları uygulamaktadır. Örneğin KOSGEB’in KOBİ Dijital Dönüşüm Destek Programı ile belirli koşulları sağlayan işletmelere 20 milyon TL’ye varan finansal destekler sağlanabilmektedir. Bu tür teşvikler, KOBİ’lerin SAP gibi kapsamlı sistemleri hayata geçirirken danışmanlık maliyetlerini karşılamasına yardımcı olmakta ve dış uzman desteğine erişimlerini kolaylaştırmaktadır. Sonuç olarak KOBİ’lerde, sınırlı kaynakların en verimli şekilde kullanılması için deneyimli SAP danışmanları adeta “az kaynakla çok iş başarma” misyonunun bir parçası haline gelmiştir.

Geleceğe Bakış ve Sonuç: Danışmanlık İhtiyacının Artışı Kaçınılmaz

2025 yılı itibarıyla, hem Avrupa Birliği’nde hem de Türkiye’de regülasyon ortamının karmaşıklığı SAP projelerinde profesyonel danışmanlık hizmetlerini fiilen vazgeçilmez hale getirmiştir. GDPR’den Dijital Hizmetler Yasası’na, Türkiye’nin e-dönüşüm sürecinden KVKK ve siber güvenlik mevzuatına kadar uzanan geniş bir yelpazedeki düzenlemeler, işletmelerin tek tip ve tamamen standart SAP uygulamaları ile yetinmesini imkânsız kılmaktadır. Her yeni düzenleme veya değişiklik, SAP sistemlerinde yeni özelleştirmeler, yeni süreçler ve yeni kontroller anlamına gelmektedir.

İşletmelerin “neden her şeyi kutudan çıktığı haliyle (standart) kullanamıyoruz?” sorusunun cevabı artık çok nettir: Regülasyonların dinamik yapısı, ülke ve sektör bazında farklılaşan gereksinimler ve sürekli evrim geçiren teknoloji ortamı, standart tek beden çözümlere olanak bırakmamaktadır . Bu gerçeklik, SAP danışmanlarını ve danışmanlık firmalarını sadece bir seçenek olmaktan çıkarıp başarılı dijital dönüşümün garantörü konumuna yükseltmektedir .

Geleceğe yönelik beklentiler de bu ihtiyacın artarak devam edeceğine işaret ediyor. Yapay zekâ entegrasyonları, sürdürülebilirlik raporlaması ve gelişen veri koruma düzenlemeleri ile birlikte SAP projelerinin kapsamı daha da genişleyecek ve karmaşıklaşacaktır Örneğin, önümüzdeki birkaç yıl içinde yürürlüğe girmesi beklenen yeni AB düzenlemeleri (AI Act’ın tam uygulama dönemi, e-Privacy Regülasyonu gibi) ile Türkiye’de hazırlanmakta olan yapay zekâ ve dijital mevzuat taslakları, SAP

sistemlerine yeni uyum yükleri getirecektir. İşletmeler, bu sürekli değişim dalgasını yakalayabilmek ve rekabette geri kalmamak için alanında uzman danışmanlarla çalışmayı planlarının merkezine almak durumundadır.

Sonuç olarak, SAP projelerinde uzman danışmanlık kullanımı artık bir lüks değil, rekabet avantajı ve yasal uyumluluk güvencesi için kritik bir gerekliliktir. Bu alana yapılan yatırım, yalnızca projenin sorunsuz hayata geçmesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda potansiyel cezalardan, itibar kayıplarından ve verimsizlik maliyetlerinden korunmayı da sağlar. 2025 ve sonrasında, değişimin hızı arttıkça SAP danışmanlarının bilgi ve tecrübeleri, işletmelerin güvenli limanı olmaya devam edecektir. Kısacası, regülasyonlar değişse de “doğru yol haritası + doğru danışman desteği” formülü, başarılı SAP projelerinin değişmez anahtarı olmayı sürdürecektir.

Kaynakça

bottom of page